... ...
Reklam
Reklam
Kadir SABUNCUOĞLU

Kadir SABUNCUOĞLU


Haberlerin perde arkası

21 Ekim 2016 - 21:22

Geçen hafta, Fırat Nehrinin kolu Karasu üzerindeki 381 yıllık Karaz Köprüsünün nasıl definecilere hedef olduğunu görmüş ve haberleştirmiştik.

Doğu Anadolu Tarımsal Üreticiler ve Besiciler Birliği Başkanı Nazmi Ilıcalı'ya göre, havalimanın karşısında, Kahramanlar Köyünün ulaşımını sağlayan 35 metre uzunluğunda, 8 kemerli köprü, 13'üncü yüzyılda 'Cimcime Hatun' tarafından yaptırıldı.

Nazmi Ilıcalı, inanmamızı sağlamak veya sözünün doğru olduğunu kanıtlamak için de şimdi emekli olan önemli bir tarihçinin ismini kamera önünde söyledi.

Çekimler ve incelemeler tamamladıktan sonra ofise döndük.

Yazacağımız haberle ilgili araştırmalara başlamadan önce Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hüseyin Yurttaş ile görüştüm.

2010 yılından beri Kemah ve Kemah Kalesi kazılarını yöneten ve önemli bilgi, belgelere ulaşan Prof. Dr. Hüseyin Yurttaş, önce bir güldü.

Sonra Prof. Dr. Yurttaş, Karaz Köprüsü ile ilgili olarak şunları söyledi:

- Cincime Hatun diye biri yok. Ayrıca Karaz Köprüsü 13'üncü yüzyılda değil Dördüncü Murat'ın 1635'deki Revan seferi sırasında yaptırılmıştır.

Bu tür konularda mutlaka bir uzmana danışmanın önemini ortaya çıkaran bu gelişmeyi yazmak ve mesleğe gönül verenlere duyurmak istedim.

Eğer kaynağın belirttiği gibi, 'Cimcime Hatun tarafından 13'üncü yüzyılda yaptırıldı' diye yazmış olsaydık, önemli bir hata işlemiş olacaktık.

Başkan Nazmi Ilıcalı'nın yanlış hatırladığı bölümleri tamamen röportajdan çıkardık ve Prof. Dr. Yurttaş'ın verdiği bilgiye göre haberi kurguladık.

Bunu niye anlattım?

Ilıcalı, yanlış hatırlayabilir.

Bu olayda çıkarılması gereken mesleki bir ders olduğu için konuyu gündeme taşıdım.

Ayrıca, kamuoyunu doğru olarak bilgilendirmeyi en önemli ilke olarak kabul eden bir gazeteci olarak, bir haberin perde arkasını sizlerle paylaşmak istedim.

 

ANJİYO VE STENTLİ HABER

Sosyal medyada bir haber dikkat çekti.

Öncelikle anlatacaklarımı kimse üzerine almasın.

Haberi yazan, servise alan, kişi ya da kuruluşları hedef almak gibi bir niyetim yok.

Sadece çıkarılması gereken ders açısından incelemek istiyorum.

Şimdi isterseniz önce yayınlanan habere bir göz atalım:

 

"ÖLÜMÜNÜ KENDİ HAZIRLADI

ERZURUM'un Pasinler ilçesinde ameliyatla vücuduna takılan anjiyoya ait stendi koparan şahıs hayatını kaybetti. Alınan bilgiye göre, Pasinler'e bağlı ... Mahallesinde ikamet eden ..., daha önceden ameliyatla takılan anjiyoya ait stendi kopardı. Durumu ağırlaşan .., yakınları tarafından hastaneye kaldırıldı. ... yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Cumhuriyet Savcısının talimatıyla ...'nin kesin ölüm sebebinin belirlenmesi için Adli Tıp Kurumuna sevk edilerek soruşturma başlatıldı."

 

BÖYLE BİR ŞEY OLUR MU?

Çok şaşırdım, belli ki meslektaşlar, haberi bir doktora danışmadan kaleme almışlar.

Birkaç kez anjiyo olmanın verdiği deneyimle böyle bir olayın gerçekleşmesinin mümkün olmayacağını ifade etmek isterim.

Hele şu 'Ameliyatla takılan anjiyoya ait stendi koparan şahıs' ifadesi tamamen yanlış.

Öncelikle haberdeki teknik terimleri açmak gerekirse:

Anjiyo, 'damarların görüntülenmesi' anlamına geliyor.

Stent ise balon işlemi ile açılan damarın tekrar daralma ihtimalini azaltması için damar duvarına takılan ve çok ince metalik tellerden örülmüş silindirik bir kafes.

Peki, bu haberde olduğu gibi hastanın kafası bozuldu.

İyi güzel de damarın içindeki stenti nasıl çıkarıp koparıp atacak?

Bu habere itiraz eden yorumcular arasında Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyologlarından Prof. Dr. Serdar Sevimli de vardı.

Demek ki, yanlış, eksik  bir haber, herkesimi rahatsız ediyor.

Ayrıca biz kamuoyunu doğru bilgilendirmek zorundayız.

Gelelim, sözün özüne:

Bir: Gazeteci meraklı olmak zorundadır. Bir duyum alındığında önce doğru olup olmadığı araştırılmalı, sonra konunun uzmanları ile görüşülmeli ve masa gibi dört ayağı yere basan haber yazmalı. Bu haberde deyim yerindeyse ayaklar havada kalmış.

 

İki: Kim açıklarsa veya kim söylerse söylesin. Tüm söylenenlere şüphe ile bakmak gerekir. Güvenmek,  insanı hataya düşürüyor. Her haberi araştırmak, değişik kaynaklara doğrulatmak gazetecinin ilk görevi olmalıdır.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum