Seçim sürecinin ciddi manada hızlandığı ve partiler arasındaki rekabetin iyice kızıştığı son günlerde, kurlardaki hareketlilik daha doğrusu artış, ekonominin en önemli gündem maddesi oldu ve olmaya da devam ediyor.
Çünkü kurlardaki artış tüm makro ekonomik göstergeleri etkilediği gibi ülke algısı üzerinde bir çok olumsuz etkisi var.
Bir taraftan doların yükselmesi, diğer taraftan piyasa faizlerinin artması ve bunların da zaten yüksek seyreden enflasyonu tetiklemesi nedeniyle, ortaya çıkacak tablonun iyi hesaplanması gerekiyor.
Bu satırları yazarken sürekli artan ve 4.85 olan dolar/TL kurunu gördük. Dolar kurunda özellikle son 10-15 günde bu denli yüksek seviye bir artışın yaşanması seçim sürecinden de çok da bağımsız bir durum değil.
Peki doların bu kadar artması normal değilse esas yapılması gerekenler nelerdir? Kısa dönemde neler yapılmalıdır?
PİYASALARA BİLGİ VERİLMELİ
Mevcut makro ekonomik göstergelerle bu hareketlilik olmaması gerekirken, dışarıda oluşan ya da oluşturulan algı bu tabloyu oluşturuyor. Dolayısıyla öncellikle bu negatif algının değişmesi gerekiyor.
Her ne kadar büyük oranda kötü niyet ve ahlaksız araçlarla oluşan suni bir dolar kuruyla karşı karşıya olsak da, kurdaki artışın ne kadarının spekülatif hareketler sebebiyle ortaya çıktığı, ne kadarının dünyadaki konjonktürel durum sonucunda ortaya çıkan ekonomik göstergelerden kaynaklandığı kesinlikle ayrıştırılmalı ve net bir bilgilendirme yapılmalı.
Kurun bu seviyede seyretmesi vatandaş nezdinde olumsuz önyargılara ve yanılgılara sebep olmaktadır. Bu yüzden Merkez Bankası, kamu bankları ve özel banklar arasında hızlı bir koordinasyon sağlanmalı ve hali hazırdaki duruma bir an önce müdahale edilmelidir.
Aksi durumda, herhangi bir kurumun tek başına bir adım atması, Borsa İstanbul’un varlıklarını Türk Lirası’na çevirmesi gibi adımlar, doların halihazırdaki ateşini düşürmeye yetmeyecek ve atılan adımların etkinliği aşağı çekilmiş olacaktır.
Merkez Bankası’nın piyasa aktörleri ile sürekli koordineli çalışması; ekonomi kurumlarının açıklamaları ve attıkları adımların birbirleriyle uyumlu ve tamamlayıcı nitelikte olması son derce önemlidir.
Ekonomi yönetiminin hem vatandaşa hem de piyasalara karşı güven tazelemesi harekâtı başlatması gerekiyor. Bu konu, zaman kaybetmeden en üst düzeyde ele alınmalı ve bugünden başlayarak ne gibi tedbirlerin alınacağı hangi somut adımların ivedilikle nasıl hayata geçirileceği toplumun her kesime ve piyasalara anlatılmalıdır.
KURDAN KİM SORUMLU?
Piyasada oluşan suni döviz kuru ve sağlıksız fiyatlamalar, art niyetli ekonomik müdahaleler ve dünyada gelişen ekonomik olaylar yüzünden ortaya çıkmaktadır. Bu durumla mücadele etmek için görevli olan birinci sıradaki kurum, Merkez Bankası’dır. Keşke Merkez Bankası bu kadar ekonominin merkezinde olmasaydı.
Merkez Bankası’nın birinci görevi fiyat istikrarını sağlamaktır. Döviz kurlarındaki artış fiyat istikrarını tehdit etmesi nedeniyle dolaylı olarak Merkez Bankası’nın görevi kapsamındadır.
Son dönemde hükümetin kur artışı konusunda takındığı tavra rağmen, Merkez Bankası’nın yaptığı yazılı açıklamaların dışında, somut hiçbir adım atmaması ve pasif bir durumda kalması hem vatandaş hem de piyasa aktörleri tarafında yadırganır hale gelmiştir.
Çünkü, Merkez Bankası’nın birincil görevini yerine getirmek için elinde araçları vardır.
Merkez Bankası’nın zaman kaybetmeden alacağı kararlar ve açıklayacağı somut tedbirlerle kendini daha fazla görünür kılması ve ekonominin aktörlerine daha fazla güven vermesi, geldiğimiz noktadan geciktirilmeden yapılması gerekenlerin belki de en başında gelmektedir.
FACEBOOK YORUMLAR