Türkiye ekonomisinin dayanıklılığı birçok kez test edildi. Yalnızca bu yıl içerisinde Rusya krizi, Suriyeli vatandaşların devam eden gelecek belirsizliği ve küresel koşullar ülke ekonomisi üzerindeki baskı oluşturan unsurlardı.
Bunlara rağmen, Türkiye 2016 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 3,1 oranında ve ilk yarısında da yüzde 3,9 oranında ekonomik büyüme gerçekleştirdi.
2016 yılı ekonomik büyüme oranı, rakamsal olarak önem taşımasının yanı sıra, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi sonrasında açıklanan en önemli veri olması ve 27 çeyreklik dönem boyunca büyümenin devam etmesi, diğer büyüme oranlarından farklılaşıyor.
Çünkü biliyoruz ki, ekonomi büyüdükçe, üretimde çarklar döndükçe, üretilen malların bir kısmı içeride tüketilip diğer bir kısmı da ihracat olarak gerçekleşiyorsa, içeriden ve dışarıdan ülkeyi dizayn etmeye çalışanlar amacına ulaşamayacaktır. Ekonomiye güven artacaktır.
Dolayısıyla, 2016 yılı ikinci çeyreğinde gerçekleşen yüzde 3,1 oranındaki ekonomik büyüme rakamının sayısal değerinin yanı sıra, bu rakamın birçok anlamı da var.
PEKİ, YÜZDE 3,1 ORANINDAKİ EKONOMİK BÜYÜMEYİ NASIL OKUMAK GEREKİYOR?
Türkiye'nin, küresel ekonomik krizin en zor yılı olan 2009 yılı son çeyreğinden itibaren 27 çeyreklik dönem boyunca büyümesine devam etmesi, ekonomik dinamiklerin ne kadar güçlü olduğunun göstergesi oldu.
Yüzde 3,1 oranında ekonomik büyüme, hem küresel ekonomide yaşanan birçok gelişmeye hem de Türkiye'de yaşanan iç dinamiklere rağmen gerçekleşti. Bu durum, halkın ekonomisine güven verdiğinin açık bir göstergesidir.
Türkiye, yüzde 3,1 oranındaki ekonomik büyüme ile dünyanın en büyük ekonomilerini temsil eden G20 ülkeleri içerisinde en yüksek büyümeyi gerçekleştiren beşinci ülke oldu. Diğer yandan, OECD ülkeleri içerisinde de aynı sırada Türkiye. OECD ülkeleri arasında büyüme oranına göre beşinci sırada yer alan Türkiye ekonomisi, gücünü ortaya koyuyor.
Türkiye ekonomisi, herhangi bir alanda sorun yaşandığında bu sorunun neden olduğu negatif etkiyi, kamu maliyesi sayesinde başka bir alandaki hamlesiyle pozitife çevirebilme manevra alanına sahip.
Bu avantajla, küresel koşullar zorlaştığında veya ihracatta daralma yaşandığında, bazen kamu harcamaları bazen de hane halkı harcamaları devreye giriyor ve sonuçta ekonomik büyüme devam ediyor. 2016 yılı 2. çeyrekte de kamu harcamaların etkisiyle ekonomik büyümenin devam etmesi, dolayısıyla her dönemde farklı bir kaynağın devreye girmesi ekonominin esnekliğini göstermesi açısından önemli.
Bu esnekliğe başka bir örnek ise ihracattan verilebilir. Türkiye'de ekonomik büyümenin temel dinamiği olan ihracatın jeopolitik ve küresel ekonomik koşullar nedeniyle artış hızı düştü. Ancak, ekonomik büyüme ihracat olmadan da devam ediyor.
Aynı şekilde, Rusya ve Türkiye arasındaki anlaşmazlık sonrasında başta turizm alanında meydana gelen daralmaya rağmen ekonomik büyümenin gerçekleşmesi, ekonominin konjonktürel olarak meydana gelen olaylara karşı dayanıklı olduğunun önemli bir kanıtıdır.
Ekonomide büyüme devam ederken, geçmişte kırılganlık unsuru olan ve ekonomik büyümenin önünde en büyük engel olan cari açık düşüyor. Cari açık – ekonomik büyüme ikileminin yaşanmaması, bir ön koşul olmadan ekonomik büyüme potansiyelimizi kullanabilmemizi sağlayacak olması önemli.
Hatırlanacağı gibi, kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'nin ekonomik büyümesi konusunda kötümser açıklamalar yaparak büyüme tahminlerini düşürmüştü. Hatta, not indiriminde gerekçe olarak da ekonomik büyümede belirsizlik gösterilmişti. Yüzde 3,1 oranı, not tehditlerine, ekonominin canlılığını ve potansiyelini görmezden gelenlere verilen en iyi cevap oldu.
Türkiye'yi ekonomi alanında vurmak, kriz tellallığı yapmak ve manipülasyon oluşturmak için sürekli kriz senaryolar yazanlara karşı, yine en iyi cevap ekonomik büyüme rakamıdır.
Türkiye'de 2016 yılı ilk yarısında gerçekleşen ekonomik büyüme yüzde 3,9 iken, AB'de bu oranın yüzde 0,4 olduğunu göz önünde bulundurursak, Türkiye'nin AB'den yaklaşık 8 katı daha yüksek bir ekonomik büyüme gerçekleştirmesinin ne kadar anlamlı olduğu da çok açıktır.
Son olarak, Rusya ile uçak krizi sonrası ikili ilişkilerin normalleşmeye başlaması ile oluşan olumlu hava, hükümetin yapısal reformların hayata geçirilmesi konusundaki çabaları, Doğu ve Güneydoğu'da başlatılan yeni ekonomi hamlesi, önümüzdeki dönemlerde ekonomik büyümeye önemli bir ivme kazandıracaktır.
FACEBOOK YORUMLAR