Biraz önce bir hesaba girdim, İslâm a ve İslâm ı savunanlara söyletmedik söz bırakılmamış.
İnsan kendi ülkesinde kendi inancına hakaret duyunca hayrediyor, barışa doğru çabalarken, atılan adımların ne kadar anlamsız kaldığını anlıyor bir hayel kırıklığı da burdan alıyor. Yani, bizim iyi niyetimizi, sevecen kalbimizin sevgisini haketmiyor bunlar. Zaten biz neden bir şeyler bekliyoruzki bunlardan, bunlar eylem için Taksim Meydanı nda erkek erkeğe fuhuş yaptırmadılarımı, böylesine alçaklığı savunanlardan ne hayır gelir? İçimizin öteki tarafı başka şey söylüyor, sen insansın insanlığından yılma.
İyide hakaret boyutu dayanılmaz hâl alıyor, insan onuru hiçe sayıyorlar. Bu defa sabredemiyeceğimiz isyanları duyuyoruz kendimizden:
"Yeter artık ama, biz şamaroğlanı değiliz, inancımıza ve kendimize hakaret duya duya ve sabrede ede, sabır küpüne döndük. Yetkililer artık bir zahmet ilgilensinler, çözümü kendi ararsa bu inanan insanlar durum hiç iyi olmaz, İslâm'a inanmayan inanmazsın amma bu İslâm düşmanları da bu kadar hakaret etme sahası bulamasın, onlarda insan haklarına saygı yok, bari devletin yaptırım gücünü karşılarında bulsunlar. Kabemizden, kurbanımıza, örtümüzden Kur'anımız'a hakaret edilmemiş bir değerimiz kalmadı. Biz her sabah kendimize hakaret ettirmiş halde mi uyanacağız ne bu rezaletin adı, gerçekten kendi ülkemizde hala paryayız, bıktık paryalıktan.Amerikan köleleri bile kendine bu kadar hakaret ettirmemiştir.."
İç feryadımla Sabahın nurundan beri, nursuz hadsiz hakaretlerden kendime gelemedim.
Bu hakaret edenler o kadar rahat, o kadar eminki hakaretlerinden hesap sorulmayacağından, biz hiç bir şeyde böyle rahat değiliz. Artık hakaretçi İslâm düşmanlarına ne çözüm bulunacaksa bulunsun, tahammül gücümüz kalmadı. Bize de yazık günah yazık, ayrıca nereye kadar dinimize kendimize hakaret ettirecağiz? Nereye kadar sabredeceğiz, nereye kadar susacağız?
FACEBOOK YORUMLAR