Sanat bir toplumun kültür aynasıdır. Sanatın coğrafyada ki yeri ve önemi o kültürün ön sözüdür. Toplumun gerek dünya görüşünü gerekse gelişmişliğini sanat sayesinde gözlemlememiz mümkündür.
Sanat ve sanatçı bir coğrafyanın en üst karşılığı, vitrini pozisyonundadır. Sanatta ne kadar iyi bir yerde olunursa toplumun o denli iyi olduğunun kanıtıdır.
Adı Sanat diye topluma mal edilmeye çalışılan her ürün sanat olmadığı gibi bu ürünleri her var eden kişiye de bizler maalesef sanatçı diyemiyoruz. Unutulmasın ki sanat bir buluş olduğu gibi, sanatçı da yeteneği, eserleri, azmi, fedakarlığı, edebi, saygınlığı ve toplumdaki karşılığı ile bir dâhidir.
Erzurum bu konuda sanata olan bakışını yapılan yatırımlar ile zaten ispatlamıştır.
Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’in sanata ve sanatçıya verdiği değeri hepimiz iyi biliyoruz. Bu konuda ki uğraş ve çabası takdire şayan. Bir sanatçı gözüyle Başkanın bu hassasiyetine ben bizzat şahitim. Yine aynı şekilde yakın tarihte görevlendirmesi yapılan, geçtiğimiz altı yılın bence en sadık ve de en çalışkan Bürokratı olarak başarıda büyük rol oynayan Hasan Şahin’in Kültür ve Sanattan sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı olarak atanması beni ziyadesi ile mutlu etmiştir. Zira üzerinde birçok yük olmasına rağmen başarılı bir grafik çizen Hasan Beyin, sanatta çok geride kalan ekibi ayağa kaldıracak ve bugüne kadar ondan habersiz bir şekilde yaşanan problemleri çözecek tek kişi olduğu için ümit var olduğumu canı gönülden ifade etmek isterim.
Aslında nereden başlayacağımı bilemiyorum…
Ancak bir sanatçı olarak, bugüne kadar sanattan bihaber olan eski sekreter yardımcısından günümüze değin yapılan hataları, Erzurum için cansiperane mücadele eden Başkan Mehmet Sekmen ve Sekreter Yardımcısı Hasan Şahin Beyefendinin yüzüne birilerinin bu kadar rahat bakamamaları adına sanatsal ve idari eksiklikleri küçük küçük işaret etmek istiyorum.
Bakınız; Türkiye’nin hemen her yerinde Şehir Tiyatrolarına ait olan Kültür Merkezlerinde karşınıza Shakespeare, Moliere, Çehov, Necip Fazıl, Turgut Özakman, Cevat Fehmi Başkut, Haldun Taner ve daha nice yazarların oyunları çıkarken bizim il ve ilçe çevremizde, Belediyemizin desteği ile sanatseverlerimize hala Teyo Pehlivan izlettiriliyorsa oturup biraz düşünmek ve maalesef kültür aynamızı bir kez daha gözden geçirmemiz gerekir! Ortada elle tutulur tiyatral bir malzeme yok, metin yok, mesaj yok, mana yok, dahası ortada tiyatro denen bir şey yok ama cepten giden çok..?
Ne diyorduk? Her ürün sanat olmadığı gibi, her ürün çıkardım diyen de sanatçı olamaz! Bakın bir anda aklıma ne geliverdi? Birkaç yıl önce Şehir Tiyatromuzda ‘’Operasyon’’ adı altında bir oyun izlemiştik. O oyun bir tiyatro eseri idi gerçekten ama ne adı ne de yazarı bildiğiniz gibi değildi. Oyunun gerçek ismi ‘’Sınır’’dı. O dönem yaşayan ve kısa bir süre sonra vefat eden Yazar Muzaffer İzgü’ye ait bir oyundu. Bir tanıtımında ‘’günümüze uyarlanan’’ açıklamasına denk gelmiş ve oldukça garipsemiştim. Çünkü burada yüz yıl önce yazılmış bir oyundan değil, 2000’li yılların başında yazılan bir oyundan bahsediyorduk. Anlayacağınız zaten günümüze ait bir oyundu. Ve garip olan da bir oyunun, bir daha tiyatroya uyarlanmış olması idi. Bir roman tiyatroya uyarlanabilir lakin bir oyun tiyatrodur zaten ve bir daha tiyatroya uyarlamak gibi bir şey söz konusu olamayacağı gibi, birkaç repliği düzenleyerek oyunun ismini değişmek en iyi tabirle bir yazarın emeğinin üzerine çöreklenmektir! İzlemiş olduğum bir başka çalışma da ise İstiklal Mecmuası isimli oyunda yedi düvele karşı mücadele eden milletimizin bu çetin sürecini anlatırken yer yer başarılı bir yol izlense de affedilmeyecek bir hata da bu oyunda ortaya çıkıyor. Dramatik yapıda metnin hiç ihtiyacı olmamasına rağmen durduk yere bir sahne peyda oluyor ve ‘’Sahneye bir vekil çıkıyor, kürsüden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve şerefli mücadeleye gölge düşürecek bir slogan atılıyor!’’ Üstünden birkaç yıl geçmiş olmasına rağmen o sahnenin koyulma amacının ve niyetinin ne olduğunu üzülerek ifade ediyorum ki hala merak ediyorum? Artı olarak sahnelenen İhanetin Bedeli isimli oyununun da Youtube’da tesadüfen karşıma çıkan Hasan Sabbah Belgeseli ile yakınlığının gözümden kaçmadığını da altını çizerek vurgulamak isterim.
Ayrıca sormak isterim…
Bu yapılanlar sanat ise…
Sahi sizin tiyatrodan, sanattan, sanat merkezinden anladığınız nedir arkadaşlar?
Bunu bir bilen var mı acaba o çatı altında?
Ne bileyim?
Bahsi geçen kuruma adım attığınız anda sizi bir bebek sesi karşılıyor.
Önce dönüp kapıda ki levhayı tekrar inceliyorsunuz, emin olmak adına…
Acaba doğru yerde miyim, yoksa Sanat Merkezi diye kreşe mi giriyorum? Diye sorguluyorsunuz kendinizi…
Sonra öğreniyorsunuz ki ülkemizde hiçbir kurumda rastlanmayan bir şey Erzurum’a özel gerçekleştirilmiş…
Ne mi o?
Sahi bilmez misiniz?
Anlatayım o halde. Bizim ülkemizde hiçbir kurumda aynı soy isimden bireyler aynı birimde yer alamaz. Sanat merkezimiz bu konuda bir istisna olmuş adeta ve bir sanatçı çiftimiz sanat merkezinde yıllardır beraber görev almaktalarmış. Haliyle çiftin biricik evlatları da Dünya gözünü aralayınca kreşe gitmek yerine düşmüş ana baba yoluna, mesaiye başlamış. İyi yanı bebeğe henüz kadro verilmemiş olması. Hasan beyin mutlaka bu olanlardan haberi yok ama sanat merkezi müdürü ne iş yapar bilmem..?
Merak ediyorum! Yılda hepi topu üç, en iyi ihtimalle dört oyun oynanan ve vasatı aşamayan bu sahne çalışmaları ile biz bir şehirde gerçekten şehir tiyatrosu var diyebilir miyiz?
Peki bu kadar az sayıda oyun oynanan yerde maaşlı çalışanların haricinde kursiyer yahut özel oyuncu lüksüne gerçekten gerek var mı? Amaç kursiyer yetiştirmek mi yoksa Halk Eğitim üzerinden ekstra gelir elde etmek mi? Merakımı hoş görün.
Dahası bizler sanat evrenseldir dedikçe bizim gençlerimizin karşısına derhal kaldırılması gereken bir oyunla çıkarak ‘’Gori Çeri, Mori Çeri ‘’ gibi hangi dilden olduğunu anlamakta zorluk çektiğimiz ifadeler kullanmanın mantığı nedir? Biri bana lütfen tercüme etsin.
Bu da yetmezmiş gibi beyefendiler Belediye Tiyatrosu adı altında sponsor almaya başlamışlar. Ey Maşallah! Gel vatandaş gel! Adını anarsam üç, sahneye çıkarırsam beş, daha fazla verirsen adına oyun bile yazarız. Reklamda sınır yok!
Şaşkınım, güleceğim fakat el sallayacağım kamerayı bulamıyorum. Ancak şunu biliyorum ki bu olaylar çok su kaldırır.
Şehirde ki sanat camiasında kulaktan kulağa konuşulan, benim inanmak istemediğim, o kadar da olmaz diyeceğim bir konu daha! Şehir tiyatrosunda oynanan oyunlar için bazı yetkililer tarafından destek amaçlı bakanlıklara başvurulduğu ve destek alındığı iddiaları çok büyük ithamlardır. Çünkü Bakanlıklar yalnız ve yalnız amatör olarak gördükleri tiyatrolara destek olmaktadır. Koca Şehir Tiyatrosunda oynanan oyunlara umarım gerçekten destek olunmamıştır. Yoksa vay halinize. Her ne kadar bu ithamlara ben inanmak istemesem de oyunlara bir özel tiyatro gibi utanıp sıkılmadan sponsor dahi ayarlayan sizlerin hakkında çıkan destek başvurusu olayı üzülerek söylüyorum ki gerçeklerden pekte uzak değil.
Muhtemelen Sanat merkezi yöneticileri bu yazımdan sonra hesaba çekildiklerinde üç maymunu oynayacaktır.
Daha kötü ya! Yetkililer sormayacak mı Sanat Merkezi Müdürüne tüm bunlar olurken sen ne yapıyordun diye?
Bir karış sakalını iki karışa çıkarmanın mücadelesini mi veriyordun yoksa İstiklal Mecmuasına Gazi Mustafa Kemal aleyhinde nasıl bir slogan koyarsak Ünsal Kıraç’ın gönlünü hoş ederiz diye mi düşünüyordun? Sana bunları kimse sormayacak sanıyordun değil mi? Sen orada gerçekten Sanatı temsil ediyorsun yani öyle mi? Hadi oradan!
Yanlış anlamayın ama…
Sahipsiz köy gibi kullanmışsınız burayı.
Bakınız efendiler!
Bu ithamlar, verdiğiniz sözde sanatın boyunu aşalı çok olmuş.
Buna Büyükşehir Belediyesinin hiçbir Bürokratı müsaade etmeyeceği gibi Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen ve Genel Sekreter Yardımcısı Hasan Şahin Beyefendi sizleri bu konulara yönelik mutlaka hesaba çekeceklerdir zaten.
Birisinin sizlere buranın bir işletme olmadığını, kurumsal bir yapı olduğunu hatırlatması gerekmektedir.
Aksi halde bu denli büyük problemler içerisinde Sanat Merkezinin varlığı yahut yokluğu çok bir şey ifade etmeyecektir.
Bizler sanat vitrindir dedikçe görüyorum ki sizler kusura bakmayın ama sanatı yerlerde sürüklemişsiniz.
Hasan Bey;
Bu adamlar yüzünden sanat merkezini kapat demek bir Sanatçıya yakışmaz.
Demem! Diyemem!
Ancak sanatçıya ve idareciye yakışmayacak tavırlar sergilemiş olanları biliyorum ki sende, bende sanat merkezine yakıştırmayız, yakıştıramayız.
Üstatlar der ki yeni görevin öncesi varsa kurbanını kesmeyi ihmal etme! Zira o kurban zamanla senin sırtına yük olur.
Kutlu davanda başarı diliyor, yeni görevinin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
İnanıyorum ki Kültür ve Sanat hak ettiği yere taşınacaktır.
Ve yine inanıyorum ki senin öncülüğünde sanatın ışığı toplumu hak ettiği biçimde aydınlatacaktır.
FACEBOOK YORUMLAR